30 Nisan 2017 Pazar

hayaller gerçek olunca.. bir üretim ve ziraat merkezi.. “vakıf çiftliği” 2

Suyun da gelmesiyle birlikte çiftlikteki ağaçlar büyümeye başlamış.. yapılanlar Antalya için öyle büyük bir yatırım ve başarıymış ki, kente gelen tüm Devlet büyükleri bu zeytinliği ziyaret ediyormuş.. Başbakan Adnan MENDERES'de 14 Nisan 1952 tarihinde Vakıf zeytinliğine gelerek alanı gezmiş ve yetkililerden bilgi almış...

   

1960’ların başında Vakıflar Genel Müdürlüğünce Ayvalık, Antalya ve Aydın civarlarında bulunan vakıf zeytinliklerinin mahsulünün daha rantabl bir biçimde değerlendirilerek en iyi zeytinyağı, sabun ve salamura zeytinleri tüketime sunmak için tesislerin yapılması planlanmış..

Bu kapsamda, çiftlikten ürün elde edilmeye başlayınca Antalya’da ki Vakıf Muratpaşa arazisindeki yaklaşık 22500 zeytin ve 12000 narenciye ağacının bulunduğu zeytinlikte de bir fabrika kurularak zeytinin işlenmesi ve yağ elde edilmesi işinin yerinde halledilmesi düşünülmüş... 


1965 yılının Nisan ayında Vakıflar Genel Müdürü Nihat DANIŞMAN, Ayvalık zeytin ve zeytinyağı işletme müdürüyle Antalya’da yapılması düşünülen zeytinyağı fabrikasıyla ilgili zeytinlik alanında incelemeler yapmış..

Fabrika ile birlikte zeytin ve zeytinyağı üretiminin yanı sıra çiftlikteki diğer meyvelerden elde edilecek ürünlerin kullanımı yönünde reçelhane de projelendirilmiş..

  

Hazırlanan bu proje ile birlikte vakıf çiftliğinin merkezinde, idari yapıları, imalathaneleri, lojmanlarıyla bir tarımsal üretim ve yönetim merkezi oluşturulmuş..


Antalya ekonomisinde büyük rol oynayacağı düşünülen Zeytinyağı Fabrikası, 22 aralık 1965 Çarşamba günü Vakıflar Genel Müdürlüğü Hukuk müşaviri İhsan ERZİ tarafından işletmeye açılmış.. 



Bu fabrikada az bir ücret karşılığı halkın zeytinleri de işlenmiş.. Vakıflar Genel Müdürlüğünün 1972 tarihli bütçe raporuna göre 1970-1971 kampanyasında 8.831.177 kg. zeytin toplanmış, bunlardan 1.329.600 kg. zeytinyağı üretilmiş.. 


Antalya Gazetesi sahibi Mazlum ADISON 1 Şubat 1940 tarihli Antalya gazetesindeki yazısında; “kepez’den şehre doğru gelirken yolun sağ tarafında mütevazi bir levha Vakıflar Zeytinliğine giden şoseyi gösteriyor.. 


Bu yola sapınca geniş bir şose sizi doğruca, küçük fakat çok şirin üç evciğin içinde yorgunluklarını atarak tekrar tekrar tabiatla savaşan vakıfçılara götürüyor.. Daha şoseye saparken sizi teknik ve ilmin karşıladığının siz de farkına varmışsınızdır..” diye yazıyordu...




Bu yazıdan sonra geçen 77 yıl sonra Mücella UYAR ile birlikte çiftlikten içeri girdiğimizde gördüğümüz manzara değişen pek bir şey olmadığıydı.. Vakıf zeytinliği, yine Kepez üstünden şehre inildiğinde sağda bu sefer daha büyük ve bir yılda 2600 ton tozu; 610 milyon m³ karbondioksiti emerek temizlediğini gösteren bir tabelayla karşılıyordu bizi.. 



Yol ise yine zeytinliğin idari merkezine, sıralı hurma ağaçları eşliğinde, ana karayolunun ve kentin gürültüsünden uzaklara ulaştırmıştı..



Binlerce hektar büyüklükteki Muratpaşa Vakfı arazisinin Cumhuriyetin ilk yıllarında temizliği yapılarak kullanılan yaklaşık 500 hektarlık kısmından, kentsel kullanım alanları, işgaller nedeniyle sadece 270 hektarlık çevrili alan günümüze ulaşabilmişti..

Çiftlik arazisinin kuzeydoğusu Antalya-Burdur ana karayolu; güneydoğusu otogar ve konut alanları; güneyi konut alanı; batısı ve kuzeybatısı küçük sanayi sitesi; kuzeyi ferrokrom fabrikası ile çevrelenmişti..


Vakıf çiftliği, ferrokrom fabrikasının, kuzey rüzgarlarıyla kente doğru kayan atıklarının önünü keserek adeta kentin akciğeri olarak görev yapıyordu..


Hurmalarla çevrili yoldan geçip idari ve lojman yapılarının olduğu merkeze geldiğimizde bizi daha sonra emekli olduğunu öğrendiğim ve ne yazık ki ismini hatırlayamadığım çiftliğin sorumlusu karşılamıştı...

Oldukça ciddi ve konusuna, alana o kadar hakimdi ki!.. gerçekten çiftliğin kuruluş ruhunu aynen taşıyordu.. bizi arazi aracına bindirerek alanı gezdirdi.. 



Gezdirirken çiftlik hakkında bilgiler veriyordu.. Çiftlikte yaklaşık 60000 ağaç vardı... bunların yaklaşık 25000'i zeytin, 15000'i narenciye, 4000'i kavak, 4500'ü zeytin fidanıydı.. diğerleri ise çeşitli ağaçlardan oluşuyordu.. yaklaşık 180 hurma ağacı ise başta girişteki ana yol olmak üzere alana muhteşem bir görünüm katıyordu..


Zeytin salamura tesisleri ise yıllık 120 bin ton kapasiteliydi...

  

Biz Mücella UYAR ile Antalya'da yaşayıp, kentin bu kadar merkezindeki bir alandan ne kadar habersiz olduğumuzun şaşkınlığını yaşıyorduk.. oraya kent parkı-hastane tartışmalarının sonucu gitmiş, öylesine ağaçlardan oluşan bir alan göreceğimizi zannetmiştik..

Oysa herşey ne kadar farklıydı.. kimisinin yaşı yüzyılları bulan zeytin ağaçlarının arasından geçerken, yüzlerce kişinin gayretiyle, alınteriyle açılmış su kanallarından akan sular bizi hayal edilmiş ve başarılmış bir öykünün içine çekiyordu..  



Zeytinyağı fabrikasına geldiğimizde artık biz de kendi hayallerimizi kurmaya başlamıştık... kentin bu kadar içerisinde yer alan vakıf çiftliği tarım ve üretim merkezi olarak ziraat fakültesi öğrencilerinin uygulamalı eğitim alanı olmalıydı.. onların bilgisiyle üretim daha da artırılmalıydı.. çocuklar, zeytini, meyveleri ağaçlarında görmeli, toplamalı, yeniden üretime geçirilecek fabrikada zeytinyağının, sabunun nasıl üretildiğini görmeliydi...


Bizim önerimiz, günümüze kadar aynı fonksiyonla devam etmiş, neredeyse Cumhuriyet ile yaşıt bu üretim alanının korunması, bu korumanın da kent parkı yerine mevcut tarım alanının kullanılması ve geliştirilmesi şeklinde olmasıydı...


1998 yılının ekim ayında alınan kararda, vakıf zeytinliğinin koruma altına alınarak tarımsal kullanımın devam etmesi yönünde olmuştu..


Daha sonra zeytinlik içerisindeki üretim yapıları da kentin endüstri tarihi içerisindeki önemleri nedeniyle koruma altına alınmıştı...



Artık, Vakıf çiftliği herşeyiyle kentlinindi ve geçmişin başarısını, üretimini geliştirerek geleceğe taşıyacaktı..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder