12 Aralık 2015 Cumartesi

yaz macerası


Murathan Mungan'ın "Harita Metod Defteri"ni okuyorum... Aslında kitabın beni çok sarmadığını düşünüyordum.. Yani çocukluk ve gençlik anıları başta ilgimi çekmemişti... Sonra sonra okudukça aslında hepimizin hayatında yaşadığı benzer yada çok daha farklı deneyimlerin, anıların, kişilerin olduğunu, başkasının anlattığını okuyunca kendi geçmişimizi, ufak tefek ama zihnimizde canlılığını koruyan anılarımızı hatırlamaya çalıştığımızı fark ettim. 

Fotoğraf albümlerine bakınca da öyle olmuyor mu zaten??? Olayları bazen hayal meyal hatırlıyoruz ama yer, kişi, detay anlamında eksik kalıyoruz.. Bunlar hep yazmadığımızdan :)))  İllaki yazar olmamız gerekmiyor yazmak için... sadece biraz tembeliz galiba :)))

Geçtiğimiz yaz, haziran başında arkadaşlarla birlikte Antalya'dan yola çıkıp, Bergama, Ayvalık, Midilli Adası'ndan oluşan küçük bir tatil macerası yaşadık.. Bol bol fotoğraf çektik, her birimiz kendi sosyal medya hesaplarından bu fotoğrafları paylaştı.. Aklımıza geldikçe birbirimize hatırlattık.. ama oturup yazmadık:)))

Ekibimizde yer alan on yaşındaki ufaklıklardan birisi geçen hafta Türkçe dersinde öğretmenin "bir anınızı anlattığınız kompozisyon yazın.." ödevi üzerine geçirdiğimiz tatili kendi aklında kalanlarla yazmış:))) 

Bu ufaklık, benim için, daha doğrusu ailemiz için öyle vazgeçilmez, değerli, özel birisi ki  anlatmaya kelimeler yetmez... Ailemizin beşinci kızı.. Torun ve yeğenden ötesi... 

Doğduğu andan itibaren öyle bir bakışı var ki, "siz de kimsiniz??" der gibi :))) Öyle olunca çocuktan öte bir birey olarak var oldu hep... Doğmadan önce ismi belliydi... "ceren".. biz onu aramıza katılmadan önce ismiyle andık, konuştuk onunla.. Doğunca isminin önüne bir de "gül" ismi eklendi... Oldu bizim "gül" kızımız, "gül ceren"imiz..prensesimiz..

Kendisi benim kitap arkadaşım aynı zamanda... Onunla okuduğum kitapları paylaşmayı, onun okuduğu kitapları okumayı, yazdığım şeyler hakkında fikrini almayı seviyorum.. Öyle olunca, yazdığı yazı beni çok duygulandırdı...

Biliyorum, bu blog benim bloğum.. Ama geçirdiğimiz tatili ben de yazsam benzer şeyler yazardım herhalde:)))

Hem tatili birlikte paylaştık... metin ondaysa, fotoğraflar bende, üstelik teyze anne yarısı değil midir??? Bu seferlik iki yarımı, yani metin ve fotoğrafları, teyze ile yeğeni bütünleyebilirim sanki:))))

YAZ MACERASI ( Yazar: Gül Ceren Deryalı)

O gün çok heyecanlıydım. Çünkü tek başıma uçağa binecektim. İlk değildi ama yine de heyecanlıydım. Antalya’ya teyzemlerin yanına gidecektim. İlk uçağa bindiğimde biraz üşüdüm ama sonra uyumuşum. Uçak yolculuğu çok hızlı geçti. Sonunda Antalya’daydım, yine çok sıcaktı. O gece güzelce uyudum sonra sabah kalktım ve ananemle dışarı çıktık. 



Melike Teyzemle buluştuk oradan hemen yola koyularak Melike teyzemin iş arkadaşı Güven Teyzeme gittik. Güven Teyzemi ve benimle yaşıt olan Ada’yı evlerinden aldık. Ada, benim bebeklik arkadaşım, benden 1 hafta sonra doğmuş. Sonra yine Melike Teyzemin iş arkadaşı olan Fatih Amcamlara geçtik ve oradan Leyla Teyzemi de alarak gezimizin ilk durağı olan Bergama’ya gitmek üzere yola çıktık. Sonuçta yolumuz bayağı uzundu. 


İlk başta Melike Teyzem, Güven Teyzem, Leyla Teyzem, Ada ve ben aynı arabaya bindik. Sonra Leyla Teyzem bizi sattı ve Fatih Amcamla eşi Sabiha Teyzemin arabasına geçti. 


Arka koltukta yalnız kalan Ada ve ben oyunlar oynadık. Bu arada ikide bir teyzemlere Bergama’ya geldik mi diye soruyorduk.  Akşama doğru bir yerlerde mola verdik ve yemek yedik. Adayla ben yemek sonrası uyuya kaldık ve bu arada Elif Işıl Abla’yı (Fatih Amcamın kızı)  okulundan almışız. Sonunda uzun bir yolculuktan sonra Bergama’ya ulaştık. 


 
O gece Fatih Amcamın annesinin evinde kaldık ve ben çok güzel bir uyku çektim. Sabah erkenden kalkarak güzel bir kahvaltı yapıp Bergama Antik Kentine gitmek üzere tekrar yola koyulduk. 



Yolda bir yerlerde bir kermese rastladık ve orada cirit oynuyorlardı. Melike Teyzem bu fırsatı hiç kaçırmadan cirit oynayanların fotoğrafını çekmeye gitti. 







Sonra Bergama Antik Kentine yaklaşınca arabalardan indik ve teleferiğe binerek kente ulaştık. 



Orada dünyanın en dik tiyatrosuna indim ve çıktım. Tiyatroya bir kanyonun içinden geçerek ulaşılıyordu. Dolayısıyla ben tiyatroya inerken kendimi sanki uçuyor gibi hissettim bu çok garip bir histi. 






Oradan Athena Tapınağına geçtik ve bol bol fotoğraf çektik. Arkeolog Fatih Reis bize oradaki antik kenti anlattı. Bergama Antik Kentinde ki tapınak yıllar önce sökülerek Almanya’ya Berlin’e taşınmış. Orada Bergama Müzesi adında bir müze kurmuşlar. Roma döneminde yani yaklaşık 2000 yıl önce Bergama en zengin kentler arasında imiş. Askerlerin eğitim gördükleri ve jimnastik yaptıkları alan çok ilginçti. Parşömen kâğıdı Bergamalılar tarafından bulunmuş. Parşömen kâğıdına da biz ismimizi yazdırdık. Bergama Antik Kentinde ilk arkeolojik kazı yapan kişinin mezarını da gördük. 













Teleferik ile inmek yerine yaklaşık üç saatlik bir yürüyüş ile aşağıya indik. Bergamada, Kurtuluş Savaşından önce Yunanlılar ve Türkler kardeş olarak yaşıyorlarmış. 





Altından antik kentin su kanalları geçtiğinden isminin Ne Yerde Ne Gökte olduğunu öğrendiğimiz mahalleyi gezdik. Mahalle de Yunanlıların yaşadığı eski evleri gördük. Sonra Bergama’nın meşhur köftesinin tadına baktık. Akşam Bergama ilçesinin diğer büyük tiyatrosunda Burcu Gündeş konserini izledik. Konserden sonra kermes yerinde mısır yedik. 







Sağlık tanrısının da Bergama da olduğuna inanırlarmış. Eskiden bu nedenle burada çok büyük bir sağlık merkezi kurulmuş. Ama günümüze sadece duvar kalıntıları ulaşmış. Bergama da ayrıca annemin adını taşıyan tanrıça Serapis Tapınağı vardı. 



Fatih Reisin annesinin evinde yattıktan sonra Midilli Adasına gitmek üzere yola çıktık. Önce Ayvalığa ulaştık. 



Midilli Adasına geçmek için son bir engel olan denizi geçmek için feribota bindik. Hava çok güzeldi. Giderken denizde bir sürü denizanası gördük. 







Midilli adasına indiğimizde bir sürü göçmen de iskelede görünüyordu. Onlar savaştan kaçarak kendilerini en güvenli bölge olarak gördükleri Avrupa’ya ulaşmak için bir kapı olarak gördükleri Yunanistan’a gelmişler. Biz tatile giderken onların limanda ki bekleyişlerini görmek içimizi burktu. Çok üzüldük. Ama yapabileceğimiz pek fazla bir şey yoktu. 



Fatih Amca bize büyük bir araba kiralamıştı. Arabaya binip adanın diğer ucuna Molyvos’a doğru yola çıktık. Yol boyunca her yerde zeytin ağaçları vardı. Ada Türkiye’ye o kadar yakındı ki Türk radyo kanallarını bile çekiyordu. Arabamızda ki espri cümlesi neydi biliyor musunuz? “Karşısı Türkiye” idi. 





Kaldığımız pansiyonda zeytin ağaçlarının arasında çok güzel bir yere kurulmuştu. Kayısı ağaçlarından kayısı toplayıp yedik. Yandaki pansiyonun havuzunda yüzmeye gittik. Ada ile ben pansiyondakilerle, lokantadakilerle ve alış veriş esnasında esnafla İngilizce konuşarak yanımızdakilerin tercümanlığını yaptık. 



Arabayla etrafı gezdik. Skalaskamia adında bir kasabada düğün izledik, gelin tekne ile denizden geldi. 







Sonra akşam yemeğinde bir sürü farklı deniz ürününden tattık ve bazılarında hayal kırıklığı yaşadık. Bu nedenle, daha sonraki günlerde yemek olarak pizzayı tercih ettik ama cacıkları oldukça lezzetliydi. 







Evleri de, sokakları da çok güzel, temiz ve bakımlıydı. Her yer çiçekle kaplıydı. Herkes güler yüzlüydü ve birçok Türk turistle karşılaştık. Adanın denizi de biraz soğuktu ama tertemizdi. 









Adada birçok eski köy gezdik ve hediyelik eşyalar aldık. En meşhur şeyleri eşekleriydi. 






Denize girdiğimiz bir kasaba ünlü şair Safo’nun doğduğu yermiş. 





Ada da geçirdiğimiz çok güzel bir üç günün ardından tekrar deniz yolu ile Ayvalığa döndük...Orada da gezdik ve meşhur Ayvalık Tostu yedik. Midilli’den sonra Ayvalık bize karışık ve kirli geldi. 










Dönüş yolumuz yine Bergama üzerindendi. Fatih Amcamlar orada kaldı. Güven Teyzem ise İzmir’e geçti. Yani 8 kişi olarak ayrıldığımız Antalya’ya 4 kişi olarak geri döndük. 

Sonuç olarak çok harika bir tatil geçirdim ve pek çok farklı yer gördüm. Buralarda farklı kültürden insanlar tanıdım. Ama hepimiz farklılıklarımıza rağmen insan olarak kardeşiz ve Yunanlılarla birbirimize oldukça benziyoruz. 


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder