15 Mart 2016 Salı

scarpa'nın izinde doğu garajı 6

Karakaş Camisinin karşısı Kaleiçi.. Üç kapılardan geçip, Kaleiçi sokaklarına geçince sakinleşiyorum biraz.. Bana ne olduğunu anlamıyorum... Üzerimde, yüzlerce yılın tonlarca ağırlığı var.. fena çarpılmışım.. Beni neyin çarptığını çözmeye çalışıyorum..


Elime eski bir harita almış, o harita ile şehrin bir kısmını gezmiştim.. Yaptığım şey aslında buydu.. mekanın değiştiğini biliyordum.. Değişmesi de gerekirdi zaten.. Sokakları, haritaya göre yollarımı bulmak gibi bir beklentim yoktu.. Haritada geçen dini, kamu yapılarını bulabilirdim belki... O kadardı.. Sonuçta hep yürüdüğüm, gördüğüm yerleri yeniden yürüyecektim... elimde sadece eski bir harita olacaktı ve ben kaybolacaktım...

Öyle olmadı.. Kaybolamadım... Sokaklar değişmemişti.. Haritadaki sokaklar neredeyse aynen gelmişti günümüze.. Keşke gelmeseydi... Çünkü günümüze gelen yalnızca sokaklardı.. Ama gerisi değişmişti... sokağın ölçeğine bakmadan aynı sokaklarda, aynı mahallelerde, eski yapı adaları içinde, eskinin dar sokaklarını çok ama çok aşan yeni bir hayat yaratılmıştı... Bu hayatta bahçeler yoktu... Bu hayat aynı sokaklara bu kez yabancı ve çok tepeden bakıyordu.. 


Yürürken Murathan Mungan'ın Harita Metod Defteri kitabından bir cümle aklıma gelmişti... Birkaç arkadaşım "kitapla ilgili değerlendirmelerine ne oldu??" diye sorabilir:))) onlarda var, altını çizdiğim yerler de var diyorum sadece :)))

Şöyle diyordu kitapta; "... insanlar o şehirde kendinden önce yaşanan hayatları tanımadan, bilmeden, hafıza kaybına uğratılmış şehirlerin sokaklarından, anısız bir çölün içinden geçer gibi geçip gidiyorlar..."

Yine bir başka kitabımı daha hatırlıyorum.. Gürsel Korat'ın; Kayseri'de ve Şehirlerimizde Sokakların Ölümü...

Sokakları öldürmüşüz evet.. Gezdiğim güzergah, mekansal dokusu, yapılarıyla korunmalıydı demiyorum.. Zaten böyle bir şey hayatın devamı ilkesine aykırı.. Ama, kentsel düzenlemelerin en önemli ögesi olan suyun baştan sona arklarla geçtiği, bahçelerin, yeşilliğin bol olduğu bir alanda yerine inşa edilen şey de bu olmamalıydı.. 


Geleceğe aktarabileceğimiz,  bize yani bu döneme ait, suyu, yeşili kullanan, modern ama ölçekli, estetik, mimari kalitesi yüksek, yeni ama hafıza kaybına uğramadan yaşayan kentsel mekanlar, sokaklar düzenleyememişiz...         

Rantın dışında bir insan ölçeği var, onu unutmuşuz!.. İnsan ölçeğini korumadan, eskinin yerleştiği geleneksel konutun alanında, ne kadar fazla yapı alanı, kat çıkar diye bakıp, öyle oluşturmuşuz kentimizi..





Gezdiğim alandan çıkıp, Kaleiçi'ne geldiğimde ruhumu dindiren, sakinleştiren şey, eski olması değildi.. mekanın ölçeğime uygun olmasıydı... Mekanı düzenlemeyi becerememiştik.. Zamanı eski eser alanları diye tanımladığımız mekanlarda koruma adını verdiğimiz eylemle dondurmaya çalışıyorduk.. Çünkü, o mekanlar doluluk-boşluk, yükseklik-alçaklık, genişlik-darlık olarak bizim ölçeğimize uygundu.. Şimdi ise ölçeği dikkate almıyorduk.. mekanın gerçek kullanıcılarının,sahiplerinin orada tutulmasının hiçbir öneminin olmadığını söylemek bile istemiyorum... önemli olan kazanılacak paranın miktarıydı, kimin kullanacağı yada yaşayacağının önemi yoktu.. Anlamıştım artık... 


İşte böyle... Her zaman geçtiğim mekanlarda, anısız bir çölün ortasından geçer gibi gidiyormuş, rahatsız olmuyormuşum... Taa ki, elime bir harita alıp, izini sürmeye, biraz araştırma yapıp, yeni düzenlediğimiz mekanlara yukarıdan bakıncaya kadar!...

Mekanı yeniden düzenleyelim, bize ait, geleceğe taşıyabileceğimiz bir mekanımız olsun diye bize yardımcı olanlar ise Çavuş Bahçe Mahallesinin eski sakinleri olmuştu yine... Mezarlarından çıkarak yapmışlardı bunu üstelik... Bu sayede Eski Doğu Garajı alanında yapılacak yeni bir düzenleme, bizim geleceğe aktarabileceğimiz bir mirasımız olacaktır belki de.. Kim bilir????

                    



KAYNAKLAR: 
-A. Latif ARMAĞAN'ın; "16. yy'da Antalya", "16. yy'da Antalya'da dini-sosyal yapılar ve şehrin demografik durumu üzerine bir araştırma" başlıklı makaleleri
-M. Akif ERDOĞRU'nun "Antalya ve Havalisi Tarihi için bir kaynak: Defter-i Evkaf-ı Liva-i Teke" başlıklı makalesi
-Leyla YILMAZ'ın "16. yy'ın sonuna kadar Antalya" isimli kitabı
-Aylin DOĞAN'ın "19. yy'da Teke Sancağı Antalya Merkez Kazasının Sosyo-Ekonomik Yapısı" isimli doktora tezi
-Evren DAYAR'ın "Antalya'da Kültürel ve Toplumsal Hayat (1923-1932)" başlıklı yüksek lisans tezi
-Ali Rıza GÖNÜLLÜ'nün "Demokrat Parti Döneminde Antalya (1950-1960)" başlıklı doktora tezi
-PEHLİVANİDİS'in "Antalya ve Antalyalılar" isimli kitabı

3 yorum:

  1. Çok duygulandım, farkındalılık yaratmak; işte bu en önemlisi.
    Teşekkürler çok.

    YanıtlaSil
  2. ben de çok beğendim.
    metin ve görseller bir sergi için yeterli içeriğe sahip.
    denemelisiniz bence.
    teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. süper harika emeğine sağlık..

    YanıtlaSil