Pehlivanidis’in 1920
yılındaki Antalya kent merkezi gezisinin Atatürk Caddesiyle ilgili kısmı, o
dönem Aşağı pazar, bugün ise Dönerciler çarşısı olarak adlandırılan köşeden
başlıyor…
Sebzeciler, meyveciler,
yoğurtçular, balıkçılar, kasaplar, nalbantlar, birkaç bakkal ve esnafın
kullandığı kahvehanenin bulunduğu Aşağı Pazar, o dönem Antalyalısının evlerinin
bahçelerinde yetiştirdiği ürünlerine alıcı bulduğu kayaf (kabzımal) haliymiş…
Pehlivanidis kale dışı semtleriyle irtibatı sağlayan, halk tarafından fazla kullanılmayan, gösterişsiz Aşağıpazar (Aşapazar) olarak anılan kapıdan bahsediyor…
19 temmuz 1815 tarihli, Antalya kalesinin tamirine dair Teke ve Hamid sancakları mutasarrıfı Mehmet Vahid Paşaya hüküm evrakından olan, surlar ile üzerindeki burçlar ve kapıları gösteren haritada ise tam köşede sebilhane burcu yer alıyor...
19 temmuz 1815 tarihli, Antalya kalesinin tamirine dair Teke ve Hamid sancakları mutasarrıfı Mehmet Vahid Paşaya hüküm evrakından olan, surlar ile üzerindeki burçlar ve kapıları gösteren haritada ise tam köşede sebilhane burcu yer alıyor...
Yolun karşısında, bugün
Vakıf İşhanı, geçmişte Belediye İşhanı olan binanın yerinde, Karakaş Camisi ve
ilerisine kadar geniş bir İslam mezarlığı varmış...
Bu mezarlık ile
çevresindeki bahçeler, 1800’lerin başındaki harita ile birlikte Scarpa’nın 1920 tarihli
haritasında da görünüyor…
Karakaş Camisine kadar
uzanan Çürüklük ve Suzanharik mezarları, hal yapılmak üzere Belediye tarafından
1926 yılında istimlâk edilmiş, ancak modern bir hal binası inşaatı için temel
hafriyat çalışmaları hemen değil, 8 yıl sonra, 1934 yılının mart ayında
başlayabilmiş…
1950’li yıllarda, Değirmenönü caddesinde, Yeni halk pazarı binasının hizmete girmesiyle, kasap hali binası yavaş yavaş atıl hale gelmiş… bunun üzerine, yaklaşık 300-350 bin liraya yeniden kamulaştırılmasına karar verilerek 1964 yılının ağustos ayında binanın yıkımına başlanmış…
Ressam Orhan Taylan, Mitoloji’deki
“Prometheus’un İnsanlara Ateşi Getirmesi” efsanesini, Belediye İşhanı’nın
duvarına özellikle sağlam olsun diye akrilik boya ile resmetmiş…
12 Eylül 1980
ihtilalinden sonra resimdeki bir figürün bıyığı nedeniyle Stalin’e benzetilmesi
üzerine Kenan Evren’in emriyle bu duvar resminin üzeri önce badana ile
kapatılmış… akrilik esnek boya olduğu için, ertesi akşam güneş vurunca resmin üstündeki
boya dökülmüş… Bir daha boyamışlar, yine dökülmüş… “Resim generale direniyor”
diye yerel gazeteler haber yapmış…
1950’lerin sonunda yeni
halk pazarının açılması, Kasap Hal binasının karşısındaki aşağı pazarı da
etkilemiş ve buradaki sebze-meyve satanların taşınmasıyla, mevcut yapılar genelde
yeme-içme mekanı olarak kullanılmaya başlamış ama muhasebeci gibi farklı
bürolarda bu çarşı içerisinde bir süre faaliyetlerine devam etmiş…
Zaman içerisinde,
yeme-içme mekanlarının çoğunluğunun döner üzerine yoğunlaşması, çarşının
“dönerciler çarşısı” şeklinde anılmasına neden olmuş…
1990 yılında, Antalya
Belediyesince, Antalya’nın çok hızlı büyüyen turistik bir kent oluşu, birçok
ekonomik faaliyetin artık turizm için planlanışı, kentte yaşayan kentlilerin
kentin merkezinden dışlanıyor olduğunun gözlenmesi nedenleriyle “Kentsel
Kimlik” konusu gündeme getirilmiş… Belediye bu sorundan yola çıkarak, bir
kentsel tasarım yarışması düzenlemiş ve yarışma şartnamesinde kentlinin kent merkezinde
yaşamasını sağlayacak, kente kimlik kazandıracak, aynı zamanda büyük bir turizm
kentine hizmet edebilecek bir merkezin tasarlanmasını istemiş…
Yarışmayı Antalya’nın
sosyal kimliğini belirleyecek temel verilerden birisinin turizm olduğunu
vurgulayan, Baran İDİL, Hasan ÖZBAY ve Tamer BAŞBUĞ tarafından hazırlanan proje
kazanmış…
Bu proje kapsamında,
Dönerciler Çarşısının bulunduğu kısımda Atatürk Caddesi ile Kalekapısı’nı açık
alanlarla birbirine bağlayan arkadlı bir yapı önerilmiş…
Bugün kent içinde
çirkin ve kullanılırlığı olmayan, hantal yapıların başında gelen Dönerciler
Çarşısı yapısı, yapılan imar planı değişikliğiyle birinci olan kentsel tasarım
projesindeki yapı kitlesi yerine yeni bir projenin uygulanması sonucu ortaya
çıkmış ve ne yazık ki bu uygulama mevcut durumdan da kötü sonuçlar doğurmuş…
Antalya Dönerciler Çarşısı
tabelası, araya bir yere, WC gösterimiyle birlikte yerleştirilen binanın projeyle
yapılan üst örtülü kısmı Antalya’nın sıcak yaz ikliminde hava almayan,
dolayısıyla kullanılmayan, yola bakan cephelerinde de telefon satıcılarının
yerleştiği, kentin eski dönercilerinin bir bir ayrıldığı bir mekân…
4. BÖLÜM PEREC’İN REHBERLİĞİNDE, SCARPA’NIN
VE PEHLİVANİDİS’İN İZİNDE ATATÜRK CADDESİ-“ADALIA
SURLARI GİTMİŞ, VİSBY UNESCO’YA GİRMİŞ”
Melikecim cok cok guzel olmus. Antalya icin harika bir belge. Emegine saglik
YanıtlaSil