Kuyuönü, yani Acar Taksi durağı çıkışından sonra, bugün gözde kahve mekanlarından Starbucks, Mokka kahve işletmelerinin olduğu yerler, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar hep sur hattıymış…
Surların kısmen yıkılmasıyla, sur içinde bulunan bazı evlerin,
bahçelerin önü açılarak, caddeyle bağlantısı sağlanmış… Bugün önü otopark
olarak kullanılan eski kültür sineması binası da bu bağlantıyı kullanan
yapılardan…
1970’lerde Eyilik ailesi, sur arkasında olmasına karşın, sur
görünümünü doğrudan etkileyen bu taşınmazlarında sinema ve soğuk hava deposu
inşaatına başlamış ve o dönem yapılabilen müdahalelerle yapı yıktırılamamış, ancak bugünkü durumunda
kat yüksekliğinin kalması sağlanabilmiş… yapıda bulunan
sinemada gösterilecek filmler için de, 1970’lerin başında Park Sineması adıyla İstanbul’dan Aksin
firmasıyla anlaşılmış…
Sinema, daha sonraları da televizyon kanalı olarak kullanıldığı
dönemlerde, kentin havalı yapılarından birisi olan bina, ailenin iflasının
ardından bugün terkedilmiş durumda… üzerindeki grafitiler bile, yapının kentin
hantal yapıları arasında yer almasını engellemiyor…
Mcdonald’s ve Selahattin Tonguç’a ait yapılar gibi 1950’ler öncesi sur
üzerinde yapılmış iki katlı evlerden birisi de Kültür Sinemasının önündeymiş...
Arkadaki sinema ve soğuk hava deposunun yapımı aşamasında da fotoğraf karelerine giren bu yapı sonrasında yıkılmış…
Ortaya çıkan boşluk, dolayısıyla sur hattı ise otopark olarak kullanılmaya başlamış…
Sur hattının Yenikapı meydanına yakın olan kısmında, sur önünde,
Pehlivanidis döneminde de yapılar ve dükkanlar varmış…
Bu yapılardan ilki, Hem Scarpa’nın, hem de Pehlivanidis’in,
haritalarında işaretlenmiş olan ve Yeni Mahallenin kurulmasıyla birlikte,
çoğunlukla Rumların yaşadığı bölgede kontrolü de sağlamak adına yapılmış
Karakol binasıymış…
Karakol binasının kuzeydoğusu, yani Üçkapılar tarafında, hendek
boyunca fotoğraflarda görünen demir parmaklıklar, Pehlivanidis’in haritasında
da gösteriliyor…
İtalyan işgali döneminde, Yenikapı Karakolunun komiseri deli lakabıyla
meşhur Emin efendiymiş… Mazlum Adıson anılarında, babası ile Emin efendi ve
İtalyan askerleri arasında geçen bir silah olayını anlatmış…
Karakolun, önünden deve kervanları geçerken, yanındaki dükkanlarla
birlikte, gece aydınlatması altında, yada önemli resmi geçit törenlerinde
çekilmiş fotoğraflarına, eski Antalya fotoğrafları arasında rastlamak mümkün…
Yenikapı karakolunun bu yerinden ne zaman kaldırıldığını tam olarak
bulamasam da, 1939 yılına ait gazetede yer alan, o civardaki bir satış ilanında
eski polis karakolu arkası diye bahsedildiğinden, Karakol yapısının 1930’larda
yıkıldığını söylemek çok yanlış olmayacak… sonrasında ise Karakolun yerine bir trafo yerleştirilmiş...
Yenikapı karakolunun yıkılmasından sonra, Yenikapı meydanında yeni bir Karakol yapılmış…
Eski Yörükoğlu restaurantın bulunduğu köşeye yeni yapılan karakolda
1997 yılında yıkılmış…
Karakol binasının ancak yıkım ve yıkım sonrası fotoğrafları ile gazete
haberini bulabildim… 1997 yılına ait haberin başlığı “Yenikapı Tarih Oldu”…
Gerçekten de
tarih olmuş herşey… orada bir zamanlar bir karakolun olduğunu bile bilmeden
kafelerin açık oturma mekanlarında oturup vakti tarih yapıyoruz bugünlerde…
Pehlivanidis’in döneminde,
İtalyan Domeniko’nun lokantası varsa, benim de gençliğimde, hemen hemen aynı
yerde, içinde dövmecilerin, sahafların olduğu Akbaba pasajında, hamburgerinin, fiesta sandviçinin lezzetini hala unutamadığım
Şefburgerim vardı…
Küçücük mekânında,
tahta oturma sıralarında lise yıllarımın en güzel tadı, bugün cadde üzerinde
bulunan Mcdonald’s ve Burger King ile kıyaslanamayacak güzellikte bir lezzetti...
Yıllar sonra Pisidia
gezmeleri yaparken açılan bir sohbet, benim Şefburger’in yaratıcılarını
öğrenmeme vesile oldu… Ankara’dan gelen Can ve Hülya Yükler… Şefburger’i 1982
yılında açmışlar… Hülya Yükler, rehberimiz Ümit Işın’ın ablasıymış… zaten
sonralarda Şefburger’i 1990 yılına kadar Ümit işletmeye devam etmiş, sonra da
kapanmış… meğer, rehber ve arkeolog olduğu kadar, hamburgerciliği de varmış
sevgili arkadaşımızın😊 ve bunu Pisidia’nın dağlarında
öğrenecekmişim... Pisidia büyüsü işte...
Hamburger ve
sandviçlerini yiyenlerin penceresinden caddeyi izledikleri köşe dükkanından
şimdi aynı manzarayı sıralı çantalar izliyor😊
Domeniko’nun lokantasından sonra haritada, Değirmenönü caddesinde bulunan eski değirmenlerden birinin sahibi değirmenci Yorgo Filipaki’nin evi ve Vasilaki’nin fırını, meyhane geliyor...
Bugün, eski fırının civarında yine bir fırıncıdan, buram buram kokular caddeye yayılıyor, eski fırıncıya selam gidiyor...
Kocayol ile Feneryolunun kesiştiği yerde, en köşede ise Vasilaki'nin evi varmış… Vasilaki Danieloğlu, Tekirova’da çiftlik sahibi zengin bir Antalyalıymış ve evde önemli misafirler ağırlanırmış… Vasilaki’nin eşi, Pehlivanidis’in büyük anneannesiymiş (annesinin anneannesi)...
Vasilaki aynı
zamanda “Bir Pamphylia Seyahati”
kitabının yazarı Dimitri Danieloğlu’nun da dedesiymiş… Bu kitap, içlerinde Dimitri Danieloğlu’nun da olduğu bir grup gencin,
önceki gezginlere ilgi duyarak, Antalya’dan yola çıkıp, Perge, Aspendos, Side’yi
içeren gezisini anlatırken 1850 yılının Antalya’sı ve çevresine ait birçok
bilgiyi günümüze taşıyor…
Pehlivanidis, sık sık büyük anneannenin evine gidip, etraftaki
hareketliliği izlermiş… bu hareketliliğin temel nedenleri, evin ve fırının
yanındaki meyhane, bilardo salonu, evin o dönemin alt merkezlerinden olan
Yenikapı meydanında bulunmasıymış...
Antalya’nın ilk şekercilerinden ve mübadeleyle Selanik/Kesriye’den
Antalya’ya ailesiyle gelen Selahattin Birol’un oğlu Vehip Birol, anılarında,
1932 yılında, İstanbul Şekercisinin ilk işyerinin Yenikapı’daki köşe olduğunu
anlatmış…
Vasilaki’nin evinin bulunduğu köşe, Yenikapı köşesi… evin yerinde
bu kez, alt katında banka ve pizzacı, üst katları konut-büro kullanılan yüksek
katlı bir yapı köşeyi çevreliyor…
10. BÖLÜM PEREC’İN
REHBERLİĞİNDE, SCARPA’NIN VE PEHLİVANİDİS’İN İZİNDE ATATÜRK CADDESİ-“YENİYE
DOĞRU”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder